Türk milletvekilleri, Bloomberg’in gördüğü bir taslağa göre, ihlal edenlerin yedi yıla kadar hapis cezası alabileceği bir “yabancı etki” kanunu getirmeyi planlıyor. ABD, 1930’lardan beri yabancı ajanlara ilişkin bir yasa (FARA) bulunduruyor. Rusya 2012’de kendi yasa tasarısını geçirdi. Eski Sovyet cumhuriyetleri Kırgızistan ve Gürcistan da son yıllarda kendi versiyonlarını kabul etti; bu yasalar, Batı destekli sivil toplum kuruluşları ve muhalefet partileri tarafından “Rus” yasaları olarak kınandı. Muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Inan Akgun Alp, yasayı “çok ciddi bir otoriter yasa” olarak nitelendirirken, tanımlarının “belirsiz” olduğunu ve bunun “çok daha baskıcı bir ortam” yaratabileceğini ifade etti.
Türk Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yasanın casusluğu cezalandırmak amacıyla hazırlandığını ve gazetecilere veya Türkiye’de araştırma yapan kimselere karşı kullanılmayacağını belirtti. Bloomberg ve Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) iletilerine göre, yasa, “devletin iç veya dış siyasi çıkarlarına karşı, bir yabancı devletin veya kuruluşun stratejik çıkarları veya talimatları doğrultusunda” faaliyetleri suç sayacak ve bu eylemler için üç ila yedi yıl hapis cezası öngörüyor. Gazeteciler ve uzmanlar, yasanın belirsiz ifadelerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin kendi politikalarına yönelik her türlü eleştiriyi suç haline getirmesine olanak tanıyabileceğinden kaygı duyuyor.
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkan Yardımcısı Mustafa Kuleli, belirsiz bir şekilde kaleme alınmış bu tasarının, günlük gazetecilik ve sivil savunma faaliyetlerini cezaî suçlar haline getirebileceğini belirterek, tasarının “ifade özgürlüğü ve sivil toplum için alarm verici bir tehdit” olduğunu vurguladı. Türk hükümeti, yabancı ajanlara yönelik yasayı mayıs ayında ilk kez gündeme getirdi; ancak muhalefet ve sivil toplum kuruluşları tarafından gelen sert eleştiriler nedeniyle yasayı geri çekti.
Gazetecileri Koruma Komitesi’nin Türkiye temsilcisi Özgür Öğret, bu tasarının “bağımsız gazetecileri ve uluslararası ortaklarla veya yabancı fon alan araştırmacıları damgalamak ve sansürlemek için bir yargı aracı” olduğunu ifade etti. Öğret, yasaya karşı oy kullanılması çağrısında bulunarak, “ülkenin halihazırda sorunlu olan basın özgürlüğü kaydını daha da kirletmemek” gerektiğini vurguladı. Ayrıca, iki yıl önce yapılan ve Türkiye’nin güvenliği, kamu düzeni veya genel faydalanma hakkında yanlış bilgi yaymayı üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandıran “yanlış bilgiye karşı” yasaya işaret eden muhalefet, bu “sansür yasası”nın resmi anlatıyı sorgulayan herkesi hapse atma gücünü verdiğini iddia ediyor.
Bu bağlamda, Türkiye’nin yeni yasası hakkında endişeler giderek artmakta ve muhalefet partileri ile insan hakları savunucuları, yasanın halkın bilgilenme özgürlüğünü kısıtlayabileceğinden korkuyor. Cesur gazetecilere yönelik baskılar ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlali, Türkiye’nin uluslararası düzeydeki itibarı üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor. Uzmanlar, yasaların etkili bir şekilde uygulanmasının iktidar tarafından kendi meşruiyetlerini korumak amacıyla kullanılabileceği ihtimaline dikkat çekiyor; bu da yargının bağımsızlığını ve adaletin sağlanmasını tehlikeye atabilir.
Türk hükümetinin bu yasal çabaları, yurt dışında da yankı bulmuş durumda. Özellikle Batılı ülkeler, bu tür yasaların insan hakları ve ifade özgürlüğü üzerindeki olumsuz etkilerini sıklıkla eleştiriyor. Türkiye’nin iç politikalarındaki bu yeni dalga, yalnızca siyasi muhalefeti değil, aynı zamanda tüm toplumsal katmanları hedef alacak gibi görünüyor. Hükümetin ortaya koyduğu bu yasaların, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları standartlarının daha da düşmesine neden olabileceği endişeleri artarken, muhalefet ve sivil toplumun tepkileri devam etmekte.
Yasanın geçirilmesi durumunda, Türkiye’nin nüfusu arasında korku ikliminin yayılması muhtemel; birçok insanın düşüncelerini açıklamaktan çekinmesi, bağımsız medya üzerinde ek baskılara yol açabilir. Öte yandan, muhalefet aleyhindeki yasaklar ve sınırlamalar, Türkiye’deki toplumsal çatışmaları ve kutuplaşmayı artırabilir. Bu bağlamda, muhalefet partileri ve insan hakları savunucuları, toplumsal gücü bir araya getirerek, ifade özgürlüğü ve demokratik haklar üzerine daha geniş bir tartışma ve mücadele yürütülmesi gerektiğini savunuyor.
Sonuç olarak, Türkiye’deki yabancı etki yasası tasarısının, hem iç politikada hem de uluslararası alanda ciddi sonuçları olabilecek bir gelişme olduğu görülüyor. Abartılı ifadeleri ve belirsiz tanımlarıyla, bu yasa yalnızca muhalefeti sindirme aracı olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokratik yapısını tehdit eden bir unsur olarak algılanmakta. Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve gazetecilik temsilcileri, bu yasanın mümkün olan en kısa sürede geri çekilmesi çağrısını yaparak, Türkiye’deki ifade özgürlüğünün korunması ve güçlendirilmesi adına mücadele vermek gerektiğinin altını çiziyor.